Kısa Ama Dolu Dolu Adana Gezisi

Adana Merkez Camii ve Taşköprü by Süleyman Karaman

 

Birkaç hafta önce, çok sevgili arkadaşım Elif’ le telefonda konuşuyorduk. Öyle özlemişiz ki birbirimizi! İstanbul’ a gelince mutlaka görüşmeliyiz! Ne zaman şu gün mü bugün mü diye düşünürken, haydi dedi sen gel Adana’ ya!

İnanılmaz heveslendim tabii :) Hemen biletimi ayarladık. Derken İstanbul’ a geldim, Mardin gezisine çıktık, geldik,(Mardin yazısını en yakın zamanda paylaşacağım) İstanbul’un tadını çıkarmaya devam ettim hop Adana’ ya gideceğim gün geldi. Sabahın ilk ışıklarıyla Adana uçağına bindim. Erkenden Adana’ daydım. Günden kazanmak için, böyle kısa süreli şehir gezilerinde herzaman erken uçuşları tercih ediyorum. Şehri kahvaltı ile keşfetmeye başlamak kadar güzeli yok.

Şehrin mis kokusu:

Uçaktan indiğim anda Adana’ nın kokusunu farkettim. Hani her şehir farklı kokar ya, Adana da bambaşka kokuyor. Deniz desem değil, ama ferah bir koku, çiçek desem değil daha mayhoş, kıvamlı ama çok rahatlatıcı bir kokusu var. Bol bol içime çektim kokuyu, anlamaya çalıştım. Ben tam ne koktuğunu anlamadım ama sonradan Elif’lere söylediğimde turunç ağaçları ve Seyhan Nehrinden kaynaklanan nemden olduğunu söylediler. Adana özellikle Nisan- Mayıs aylarında şehir çok güzel kokarmış.

Elif ve ailesiyle yaptığımız bol sohbetli, pek lezzetli kahvaltıdan sonra, balkonda kahvelerimizi içip güzel havanın ve göl manzarasının keyfini çıkardık. Tabii Honey de hep yanımızdaydı. :)

seyhan gölü adana supernicevisit

 

Gezmelerimiz başlasın!

Adana Gezisi

Saat 11 gibi başladık gezmelerimize. İlk önce Anaokullarını gezdirdi bana Elif. Annesi Nilüfer Anaokulu’nu 18 yıl önce kurmuş. Şu anda Adana’ nın en köklü ve en büyük Anaokulu burası. Bayıldım. 8 aylık bebekten okul sonrası Etüd’ e gelen öğrencilere kadar her yaş grubundan çocuk var. Cıvıl cıvıl rengarenk bir Anaokulu :)

Seyhan baraj gölünün huzuru:

Anaokulun’ dan çıktıktan sonra soluğu Seyhan Baraj gölü kıyısında aldık. Sıra sıra çay bahçeleri var ama hepsi sakin sessiz. Göl Turkuaz renkli suyu inanılmaz berrak. Öyle hoş ki şehirden 5 dakika uzaklaşıyorsunuz bambaşka bir yerdesiniz. Doğa bozulmadan kalmış. İstanbul’da malesef bu lüksümüz yok.

 

Sırada heycanla beklediğim an! Adana’ da kebap yemek! :))

Halbuki sabah öyle çok kahvaltı etmiştik ki normalde henüz acıkmamış olmam gerekirdi. Ama Kebap aşkı ile 13:30 da kurt gibi acıkmıştım. Yok böyle bir tat! Adana kebap yedik, yemin ederim ağızda dağılıyor. Yanında şalgam ve salatamız. Yok doymadım, öyle lezzetliydi ki.. Bu arada gittiğimiz kebapçının adı Eyvan’ dı. Kesinlikle tavsiye ederim. Doymadım ama bir porsyon daha istemedim çünkü sırada künefe var. Künefeye yer ayırmam lazımdı. :)

adana supernicevisit

Eski Şehir Merkezi

Yemekten sonra Eski şehir merkezine gittik. Önce Ulu Cami ve ardından hemen yanındaki Ramazanoğlu medresesini gezdik. Ikıside Ramazanoğlu Külliyesininbir parçası. Ulu cami 1998 yılında Sabancı Merkez Camisi açılana kadar şehrini en büyük camisiymiş. Medresenin Avlusu çok güzel. Ağaçlık. Dolayısıyla sakin ve gölgelik. Avluya minik masalar, tabureler koymuşlar. Hemen oturduk bir Türk kahvesi içtik. Böyle hoş bir mekanda olunca kahvenin tadı daha bir güzel geldi.

 

Eski Şehrin Çarşısı:

Sırada eski şehir çarşısı var. Çarşıda ahşap atölyeleri çoğunlukta. Ayrıca bakırcılar, baharatçılar ve tatlıcılar da var. Adana’ nın en eski lokumcusu ve cezeryecisinden biri olan Yeni Uğur‘ da burada. Tabii hemen içeri girdik. Birsürü çeşit var. O kadar çok ikram edip tattırdılar ki, ne alacağımı şaşırdım. En sonunda Adana’ ya daha özgü olsun diye birkaç çeşit cezerye aldım istanbul’a götürmek üzere.

Son zamanlarda  bu kadar yemek yediğimi hatırlamıyorum. :) Daha akşam kebapçıya gideceğiz midemde yer açmam lazım. Eve gidip biraz dinlenmeye karar verdik.

Bu arada 2-3 sene önce hayatımda  ilk defa Elif’ te kuru patlıcan dolmasını tatmıştım. Niye daha önce yemediysem! Ah ah… Gelmeden Elif’ e dedim, Adana’ da bir yere gidelim de yiyelim. Adana’ ya bir gittim ki ben geliyorum diye Elif’imin annesi yapmış. Nasıl mutlu oldum anlatamam. Eve dinlenmeye ve midede yer açmaya gelmiştik ya hani, dolmadan bir iki tadalım derken utanmasak bütün tencereyi bitirecektik. Sibel Teyzem çok lezzetli olmuştu Ellerine sağlık!

Kebap yalan oldu tabii, bizde gezmelerimize devam ettik.

Adana Sabancı Merkez Cami:

Önce Sabancı Merkez Cami‘ ya gittik. Burası 1998 yılında hizmete açılmış. Türkiyenin en büyük camisi. Gerçekten de öyle, devasal. Cami’ nin yarısı halkın bağışlarıyla tamamlanmış, diğer yarısı ise Sabancı ailesi tarafından karşılanmış. Bu nedenle Caminin adı Sabancı Merkez Camidir. Camide bulunan mimari elemanların sayılarının hep bir nedeni var. Mesela ana kubbedeki 40 pencere Muhammed’in peygamber olduğu yaşa ve 40 rekat namaza, 5 kubbe oluşu islamın 5 şartına, 99 metrelik 6 minare Allah’ın 99 ismine ve imanın 6 şartına karşılık gelir…

Pek karanlık çıkmışız ama nasılsa biliyoruz kendimizi :))

Adana Taş Köprü:

Camiyi ziyaret ettikten sonra hemen yakınında bulunan taşköprünün üzerinde küçük bir yürüyüş yaptık. Hava kararmaya başladığı için korktuk, çok yürüyemedik. Halbuki güzel ışıklandırılma yapılsa (kapkaranlıktı) banklar konulsa, o kadar güzel olur ki Avrupa kentlerinden hiçbir farkı kalmaz. Hem hangi birinin turkuvaz renkli nehri var? O kadar güzel ki ülkemiz ah birde biraz özen göstersek, kıymet bilsek… :(

Adana Ziya Paşa: En popüler cadde 

Gelelim günün sonuna, uğraşsak denk getiremezdik ama çok eski arkadaşlarımla aynı zamanda Adana’ daydık. Hepberaber Adana’ nın en popüler hareketli bölgesine Ziya Paşa‘ ya gidip güzel bir kafede oturduk. Burası gençlerin çoğunlukla gittiği, lüks mağazaların bulunduğu çok hoş bir bölge.

Hiç doyamadan ertesi gün sabah uçağı ile İstanbul’ a geri döndüm. Fırsat bulur bulmaz tekrar gideceğim bu sefer yayla’ya çıkacağız :) Bu güzel tatil için Elif’im ve sevgili ailesine çok teşekkür ederim.

Görüşmek üzere
supernicevisit

Yazar hakkında